Wednesday, January 26, 2011

Soba ve pisikoloji uzerine etkileri



Bizim cocuklar malum erken uyuyan cinsten degiller.
Buyuk okula gittigi halde bazen sinirlarini zorlayip aksam 10'u buluyor.
Kucuk ise cok daha feci. Bazen 12yi buluyoruz. Bazen de cok sukur 10da uyudu derken, gece 2'de kalkip sonra da geri yatmayip, bizi de kesinlikle uyutmayip gunduzleri zombie hayati yasamamiza sebep oluyor. Hala...

E tabii 12de uyuyan cocuk sahibi olmanin tek yan etkisi uykusuzluk degil. Insanin kendine ayiracagi vakit kalmiyor. Soyle bir kahve/cay yapayim, ayaklarimi uzatip gunun yorgunlugunu atayim, bir kitap okuyayim, guzel bir film seyredeyim. I-ih. Olmuyor.

Artik cizgi film seyretmekten replikleri ezbere bilir olduk. Bizimkiler beraber oynarken, henuz "kardesini rakip gorme sendromunu" atlatamadiklari icin en fazla bir 10 dakika sonra birbirini ellerinde sopalarla kovalamaya basliyorlar. Cizgi film basinda birbirlerini cok rahatsiz etmiyorlar sukur. Bir de kurallarimiz var, yani. Bizim izledigimiz filmleri, dizileri cocuklar izleyemez. Icinde R-rated malzeme olmasa bile. Her cizgi filmi de izlemiyorlar zaten. Iste o zaman, geriye kaliyor, isten eve gelip, uyuyana kadar cocuklarin gonlunu etmeye calisan sonra kafayi vurup uyuyan yada 12-2 arasini film seyretmekle gecirip sabah ise gittiginde gozunu acamayan bir anne-baba.

Iste butun bunlari dusunurken kendi cocuklugum geldi aklima.
Anne-babamin hic boyle kurallari yoktu. Yani sofra kurulunca herkes oturacak, yemegini mirin-kirin etmeden yeyip kalkacak, kavga edilmeyecek, ev dagitilmiyacak, odevler yapilacak disinda boyle "su saatten sonra tv yok, su saatte yatacaksiniz, sutunuzu icip, dislerinizi fircalayacaksiniz, bizimle beraber tv izlemek yok" gibi kurallari yoktu bizim evde. Eh biraz da mecburiyettendi bu kuralsizlik.

Zira komurlu soba denen bir isitma cihazi vardi biz cocukken. Arkasina kedi gibi kivrilmak ve uyuklamak, ustunde kestane, islanmis nohut pisirip, sabah kahvaltilarina ekmek kizartmak, yemek isitmak, camasir kurutmak, gugum icinde her daim sicak su bulundurmak gibi cok fonksiyonlu kullanilabilen bu isitma cihazinin, yakilmasi, temizlenmesi cok eziyetli oldugu gibi, isitma hacmi de maalesef cok kisitli idi. O sebepten, bir odanin icinde maaile yasami devam ettirmek gerekmekteydi kis geldiginde. Misafirler sobanin oldugu odada agirlanir, cocuklar orada yikanir, yemek orada yenir, televizyon orada seyredilir, oyun orada oynanir, sarma orada sarilir, baklava/borek orada acilir, odev orada yapilir. Yasadigimiz evin sadece dami olup catisi olmamasi sebebiyle, ciddi yalitim problemleri oldugundan, diger odalara astronot gibi katkat giyinip gitmek gerektigi icin genelde sobali oda sinirlari disina mecbur kalinmadikca cikilmazdi.

E oyle olunca biz cocukluktan itibaren anne babamiz ne seyretti ise seyrettik. Bir yandan odev yaptik, bir yandan tv seyrettik. Bir yandan odev yaptik, bir yandan buyukler ne konusuyor dinledik, duyduk. Okulda en yuksek notlari almama, surekli okul birincilikleri almama ragmen nasil oynayan her filmi izleyebildigime hayret etti okuldaki arkadaslarim. Edebiyat hocasi bir gun kaldirip "Bu arkadasinizin notlari cok iyi. Bunu duzenli, disiplinli bir calisma ortamina sahip oldugu icin gerceklestirdigine eminim. Anlat bakalim evladim" dediginde vermeye basladigim cevaplarla beni ayaga kaldirdigina pisman olacakti. Peki yani yan etkileri olmadi mi bu durumun? Olmus olabilir. Hala bir seye calisirken arkada ses olsun, bir yandan bir seyler izleyeyim, ya da yanimda birileri bir sey konussun isterim. Cok sessiz ortamda calisamam mesela. Calistigim seyden cok cabuk bikarim oyle olursa. ADHD dedikleri boyle bir sey mi acaba?

Bir de tabii anne-babanin izledigi seylerin psikolojiye agir gelme durumlari olurdu arada. Bir korku filmi kac gun geceleri uyuyamama, kafasi inip cikip civcivlerine yem yediren tavuklu saati saatlerce seyrederek sabaha dogru sizip kalma demekti. Boyle psikolojik bozukluklarda ailenin cozumu basitti: Huseyin Hoca! Hocaliginin nereden ileri geldigini hala cozebilmis olmadigim, 50lili yaslarinda, cubbeli, takkeli, sakalli, sert soguk bakisli bir mahalleli amca. Annem hanimi uzerinden, Huseyin Hoca'dan randevu alir. Gider siramizi bekler onune cikariz. "Adin", "Ana adi", "Baba adi" diye sorar sonra onundeki suya bakip, elindeki eski deftere birseyler yazar cizer hesaplar. %90'da teshis aynidir: ya "nazar" vardir ya da "maymun cini" (bunun da henuz ne oldugu henuz cozulememistir). Sonra da kah ufleyerek kah ciseleme usulu tukurerek okumaya baslar. Allah sifa versin diyerek gonderir. Huseyin Hoca teroru, tv'de her ne izlenip korkuldu ise, ona bes bastigi icin bir daha gitmemek icin hemen iyilesmeye karar verilir.. Ya da en azindan artik korkmuyormus numarasi yapilarak, uyandirildiginda sabah 5de ise gitmek uzere kalkacak baba cok kizacagi icin, gene kucuk tavuk ve yavru civcivler en yakin arkadas ilan edilip sabah edilir. Bazen de annenin tilsimli tekerleme duasi imdada yetisir.

"Bismillahi Birsin
Ilahi Nursun
Yetmis bin ayetul kursin
Dort yanimda dursun"

Iste boyle en buyuk psikolojik travmalar bile atlatilir, normal hayata donulurdu :)
Simdi bizimkilere en cok satan listelerinde 1 numara olan cocuk egitimi kitaplarindaki her turlu numarayi uygulasak da kar etmiyor. Ne yapsak acaba diye dusunmekteyim?
Var mi bir cozumu olan? ;)

1 comment:

  1. cok guzel ve akici, mA kardess, bence bunu yayimlanmak uzere bir yerlere gondermelisin :)

    ReplyDelete